2025 yılının ortalarına doğru ilerlerken Türkiye ekonomisinin en önemli gündem maddesi, dış finansman ihtiyacıdır. Merkez Bankası verileri ve uluslararası finans kuruluşlarının değerlendirmeleri, ekonomideki kırılganlıkların giderek daha belirgin hale geldiğini ortaya koymaktadır. Cari açık, borç yükü ve yüksek enflasyon, Türkiye’yi IMF ile masaya oturmaya doğru itmektedir.
Cari Açık ve Dış Ticaret Gerçeği Türkiye’nin 2025 Ocak–Ağustos döneminde ihracatı 178,1 milyar dolar, ithalatı ise 238,2 milyar dolar olmuştur. Yaklaşık 60 milyar dolarlık dış ticaret açığı ortaya çıkmıştır. Turizm gelirleri (25,7 milyar dolar) bu açığı kısmen daraltsa da, enerji ithalatına bağımlılık tabloyu ağırlaştırmaktadır.
Enerji kalemi tek başına 55 milyar dolarlık bir fatura çıkararak dış ticaret açığının en büyük nedeni olmayı sürdürmektedir.
Borç Yükü: Kısa Vadeli Tehlike Türkiye’nin dış borç stoku 2025 itibarıyla 527 milyar dolara yükselmiştir. Bunun 173 milyar doları kısa vadeli borçlardan oluşmaktadır. Yıllık borç servisi 75–80 milyar dolar seviyesinde, bunun 20–25 milyar doları faiz ödemesidir.
Kısa vadeli borcun yüksekliği, Merkez Bankası rezervleri üzerindeki baskıyı artırmakta ve finansal kırılganlığı daha da görünür hale getirmektedir.
Enflasyon: Ekonominin Kör Düğümü 2025 yılında enflasyon oranı %80 seviyelerine ulaşmış durumdadır. Bu oran, tüketici güvenini sarsmakta, yatırım iştahını azaltmakta ve ekonomik büyümeyi tehdit etmektedir.
Negatif reel faizler, kur geçişkenliği ve ücret-fiyat sarmalı, enflasyonu yapışkan hale getirmiştir. Politika yapıcılar bir yandan büyümeyi sürdürmek isterken, diğer yandan fiyat istikrarını sağlamakta zorlanmaktadır.
Rezerv Gerçeği: Yetersiz Tampon 60 milyar dolarlık dış ticaret açığı, 55 milyar dolarlık enerji ithalatı ve 75–80 milyar dolarlık borç servisi birlikte düşünüldüğünde, Merkez Bankası rezervlerinin bu yükü taşımakta yetersiz kaldığı görülmektedir.
Swap anlaşmalarıyla geçici olarak güçlendirilen rezervler, gerçekte finansal kırılganlığı gizleyememektedir.
IMF ile Masaya Oturma Zorunluluğu Cari açık, yüksek borç ve enflasyonun birleşimi Türkiye’yi IMF ile yeniden masaya oturmaya yönlendirmektedir. IMF, uluslararası piyasalarda güven unsuru olarak görülmekte, borçlanma maliyetlerini düşürmekte ve yabancı sermaye girişini kolaylaştırmaktadır.
Hükümetin kısa sürede IMF ile görüşmelere başlaması kaçınılmaz görünmektedir. Bu adım, sıkı mali disiplin ve yapısal reformlarla desteklenirse ekonomiye geçici bir rahatlama sağlayabilir.
Sonuç: Ekonomide Kaçınılmaz Yönelim
- Cari açık: 60 milyar dolar
- Enerji faturası: 55 milyar dolar
- Dış borç stoku: 527 milyar dolar (173 milyar $ kısa vadeli)
- Borç servisi: 75–80 milyar dolar (20–25 milyar $ faiz)
- Enflasyon: %80
- Rezervler: Yetersiz
Bu tablo, ekonominin sürdürülemez bir yapıda olduğunu ortaya koymaktadır. Merkez Bankası rezervleri mevcut yükü karşılayamaz hale gelmiştir. Türkiye’nin IMF ile masaya oturması artık bir tercih değil, kaçınılmaz bir zorunluluktur.