HABER 41 | Kocaeli Güncel Son Dakika Haberler
2025-09-11 09:50:56

Türkiye Ekonomisi Yeni Bir Eşik mi Atlıyor? Döviz Dalgalanması, Enerji Hamleleri ve Ekonomi Paketi

Doç Dr. Yasin Kalafatoğlu

11 Eylül 2025, 09:50

Küresel piyasalarda belirsizlikler artarken, Türkiye ekonomisi kendi iç gündemine yoğunlaşmış durumda. ABD Merkez Bankası’nın faiz patikasına dair net olmayan mesajları, Avrupa’daki enerji krizleri ve Çin’in büyüme temposundaki yavaşlama, bütün gelişen piyasaları baskılıyor. Türkiye’de ise tabloya eklenen en kritik unsur, açıklanan yeni ekonomi paketi oldu.

Kapalıçarşı’da dün akşam dolar 41,24 TL, euro 48,37 TL’den kapandı. Merkez Bankası’nın açıkladığı resmi kurlarla serbest piyasa arasındaki fark, uzun süredir tartışma konusu. Bu durum bize şunu gösteriyor: piyasaların resmi açıklamalara duyduğu güven, hâlâ tam anlamıyla sağlanmış değil. Kredi muslukları açılsa bile, vatandaşın cüzdanında ve esnafın kasasında görülen “gerçek” rakamlar resmi verilerden farklı.

Gram altın 4.758 TL, ons altın ise 3.587 dolar seviyesine ulaştı. Bu sadece bir fiyat artışı değil; toplumun ekonomik psikolojisini gösteren bir gösterge. İnsanlar altına yöneldikçe, “yarın ne olacak” sorusu daha sık soruluyor. Jeopolitik risklerin, özellikle de Orta Doğu’daki tansiyonun artması altını güvenli liman olarak öne çıkarıyor.

BIST 100 endeksi 10.729 puana geriledi. Bankacılık hisselerinde satışlar ağırlık kazanırken, sanayi tarafında kısmi toparlanmalar gözlendi. Yabancı yatırımcı “seçici ilgisini” koruyor; fakat yerli yatırımcıda hâlâ çekingenlik hakim. Bu tablo, sermaye piyasalarının neden geniş tabana yayılmadığının da bir özeti aslında.

TÜFE yıllık bazda %58, ENAG’ın hesaplamaları ise bunun çok üzerinde. OECD verilerine göre Türkiye enflasyonda zirvede. Hazine nakit dengesi Ağustos ayında fazla verse de, bu rahatlamanın kalıcı olmadığını biliyoruz. Çünkü bütçeyi asıl belirleyen, vatandaşın market sepeti. Ağustosta en çok kazandıran yatırım araçlarının döviz ve altın olması, “güvenli limanlara” kaçışın teyidi niteliğinde.

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’ın “Soma Termik Santrali yeniden devreye alınacak” açıklaması, enerji politikalarında yeni bir tartışma başlattı. Öte yandan kasım–aralık döneminde yapılacak 1.150 MW rüzgâr ve 850 MW güneş ihaleleri, Türkiye’nin yeşil dönüşüm yolunda önemli bir adım. Fakat bu dönüşüm kolay olmayacak; yüksek yatırım maliyetleri ve yönetim zorlukları şimdiden gündemde.

Sanayide kişi başına üretimin %7,9 artması olumlu bir işaret. Ancak kuru kayısı ihracatındaki sert düşüş ve tarımda maliyet baskısı, ekonominin kırılgan yapısını hatırlatıyor. Türkiye’nin un ihracatındaki liderliği sürse de, gıda fiyatlarının içeride sürekli artması bu başarıyı gölgeliyor.

TOBB’un yeniden devreye aldığı “Nefes Kredisi” ve KGF’nin açılan kredi kanalları küçük işletmeler için kısa vadeli rahatlama sağlıyor. 2,5 milyon TL’ye kadar, 36 ay vadeli ve ilk 6 ay ödemesiz kredi imkânı kulağa cazip geliyor. Ancak asıl soru şu: bu krediler üretime mi gidecek, yoksa günü kurtarmak için mi kullanılacak?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıkladığı ekonomi paketi, piyasanın en çok beklediği adımlardan biri oldu. KOBİ’lere kredi desteği, ihracatçılara vergi avantajı, enerji verimliliği yatırımlarına fon… Kağıt üzerinde çok güçlü. Orta Vadeli Program’da %4 büyüme ve tek haneli enflasyon hedefi iddialı. Ancak geçmiş deneyimler gösteriyor ki, paketler değil, uygulamadaki kararlılık belirleyici olacak.

Bugün gelinen noktada Türkiye ekonomisi bir yol ayrımında. Dövizdeki makas, altına olan ilgi, borsadaki kırılganlık ve yüksek enflasyon bize aynı şeyi söylüyor: güven hâlâ eksik. Yılmaz’ın paketi bu güveni sağlayabilir mi? Yanıt uygulamanın disiplininde yatıyor.

Ekonomi sadece istatistik değil; beklentilerin, toplumsal psikolojinin ve siyasi iradenin birleşimi. Türkiye bugün bu üç unsuru bir araya getirebilirse, yeni bir eşik atlayabilir. Aksi halde, dalgalanmalar gündemimizin değişmez başlığı olmaya devam edecek.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.