Kapalıçarşı’da kapanışla birlikte döviz ve altın fiyatlarının seyri, Borsa İstanbul’un kapanış verileri ve hükümetin açıkladığı yeni ekonomi paketi gündemin en sıcak başlıklarını oluşturuyor. Bu tabloyu yalnızca rakamlarla değil, arkasındaki dinamiklerle de okumak gerekiyor.
Türkiye ekonomisi bugünlerde yeniden kritik bir virajdan geçiyor. Kapalıçarşı’da kapanışla birlikte döviz ve altın fiyatlarının seyri, Borsa İstanbul’un kapanış verileri ve hükümetin açıkladığı yeni ekonomi paketi gündemin en sıcak başlıklarını oluşturuyor. Bu tabloyu yalnızca rakamlarla değil, arkasındaki dinamiklerle de okumak gerekiyor.
Dövizde İki Ayrı Dünya: Resmi Kur ve Kapalıçarşı
Bugün itibarıyla dolar/TL kuru serbest piyasada 41,24 seviyesinden işlem gördü. Euro/TL ise 48,37’ye ulaştı. TCMB’nin ilan ettiği resmi kurlar ile Kapalıçarşı fiyatları arasındaki fark, piyasanın nabzını net biçimde gösteriyor. Fiziki döviz talebinin güçlü kalması, bankacılık sistemi ile sokak arasındaki ayrışmayı büyütüyor.
Dövizdeki bu tabloyu yalnızca kısa vadeli arz-talep dengesiyle açıklamak yeterli değil. Uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye raporlarına baktığımızda, yatırımcıların hâlâ “sürdürülebilir enflasyon düşüşü” konusunda ikna olmaya çalıştığını görüyoruz. Döviz fiyatlarının da bu güven iklimine doğrudan bağlı olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Altın: Güvenli Liman Parlıyor
Altın piyasasında gram fiyatı 4.758 TL seviyesini test ederken, ons altın 3.587 dolar düzeyine ulaştı. Küresel belirsizlikler, Orta Doğu’daki tansiyon ve FED’in faiz politikasına yönelik soru işaretleri altını yeniden ön plana çıkardı. Türk yatırımcısı, geleneksel olarak altına yönelir; bu davranış kalıbı bugün de değişmiş değil.
Kapalıçarşı’daki kuyumcularda fiziki altın talebinin artışı, vatandaşın güvenli liman arayışının sürdüğünü teyit ediyor. Altın, yalnızca bir yatırım aracı değil, aynı zamanda enflasyonist dalgalanmalar karşısında bir koruma kalkanı olarak görülüyor.
Borsa İstanbul: Yabancı İlgisi, Yerli Çekingenliği
Borsa İstanbul BIST 100 endeksi günü 10.729 puandan kapattı. Günlük bazda %0,92’lik düşüş, bankacılık hisselerindeki satış baskısından kaynaklandı. Buna karşın sanayi ve ulaştırma sektörlerinde sınırlı bir toparlanma göze çarptı.
Yabancı yatırımcıların seçici ilgisi devam ediyor. Özellikle demir-çelik ve otomotiv hisseleri, ihracat beklentileriyle öne çıkıyor. Ancak yerli yatırımcının risk algısı hâlâ yüksek. Bu da borsada kalıcı bir yükseliş trendinin önünde engel oluşturuyor.
Makroekonomide Zorlu Gerçekler
TÜİK verilerine göre enflasyon %58’e ulaşmış durumda. ENAG gibi alternatif ölçümlerde bu oran çok daha yüksek görünüyor. Bu tablo, vatandaşın mutfak enflasyonuyla hissettiği gerçeklerle de örtüşüyor. Kamu maliyesinde bütçe açığının büyümesi, Hazine’nin borçlanma maliyetlerini artırıyor.
Uluslararası kuruluşlar Türkiye ekonomisinin 2025 yılında %3-3,5 bandında büyüme göstereceğini öngörüyor. Ancak bu büyümenin kalitesi, enflasyon ve cari açıkla mücadelede alınacak sonuçlara bağlı.
Enerji ve Küresel Etkiler
Brent petrolün 91 dolar seviyesinde seyretmesi, Türkiye’nin enerji ithalat faturasını yüksek tutmaya devam ediyor. Doğalgaz fiyatlarında küresel bir gevşeme olsa da, elektrik üretiminde arz-talep dengesizliği fiyat baskısını artırıyor. Çin ekonomisindeki yavaşlama ise Türkiye’nin ihracat pazarlarını sınırlıyor.
ABD’de FED’in faiz politikası, Avrupa’da enerji krizleri ve Asya’daki ticaret dengeleri, Türkiye’nin dış ticaretini doğrudan etkileyen unsurlar olmaya devam edecek.
Cevdet Yılmaz’ın Ekonomi Paketi: Yön ve Beklentiler
Ekonomiden sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıkladığı ekonomi paketi, bu süreçte önemli bir dönüm noktası olabilir. Paket, KOBİ’lere KGF üzerinden kredi desteği, ihracatçılara vergi teşvikleri ve enerji verimliliğine fon sağlamayı hedefliyor.
Orta vadeli programın merkezinde %4 büyüme hedefi ve tek haneli enflasyon vizyonu var. Mali disiplin, para politikasıyla birlikte hareket edecek. BDDK düzenlemeleri sayesinde bankacılık sektörünün kredi kanallarını daha etkin kullanması bekleniyor.
Burada en kritik nokta, “uygulama kararlılığıdır”. Türkiye ekonomisi defalarca paketler açıkladı; ancak piyasa güvenini sağlayan unsur, bu programların ne kadar tavizsiz ve istikrarlı yürütüldüğüdür.
Sonuç: Yeni Bir Denge Arayışı
Bugünkü kapanış verileri bize şunu gösteriyor: Türkiye ekonomisi yeni bir denge arayışında. Döviz ve altın fiyatlarındaki dalgalanmalar, Borsa İstanbul’daki yön arayışı ve makro verilerdeki zorluklar bu arayışın unsurlarıdır.
Cevdet Yılmaz’ın açıkladığı paket, doğru uygulanırsa, Türkiye ekonomisine kalıcı bir güven zemini sağlayabilir. Ancak küresel belirsizlikler ve içerideki enflasyonist baskılar dikkate alındığında, kısa vadede inişli çıkışlı bir yol haritası bizleri bekliyor.
Ekonomi yalnızca rakamların toplamı değildir; beklentilerin, güvenin ve disiplinin yansımasıdır. Türkiye bugün bu üç kavramın kesişim noktasında yeni bir yol çizmeye çalışıyor.