İlyasbey Ortaokulu'nun binası için alınan yıkım kararı sonrası başlatılan taşınma süreci, eğitim ilkeleriyle bağdaşmayan tepkiler nedeniyle kamuoyunda tartışmalı bir krize dönüştü. Taşınılması planlanan İnönü Ortaokulu’nun bazı velileri tarafından düzenlenen protestoda, öğrencilerin geçici olarak yerleştirileceği İlyasbey Ortaokulu açıkça hedef gösterildi. Eğitim çevreleri, yaşananları “kurumsal sorumsuzluk ve pedagojik körlük” olarak değerlendiriyor.
Okul Bahçesinde Protesto, Sessiz Yönetim
Edinilen bilgilere göre protesto, İnönü Ortaokulu’nun fiziki alanlarında, velilerin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Ancak okul yönetiminin, süreci yatıştırmak ya da çocukları hedef alan söylemleri engellemek adına herhangi bir önleyici adım atmadığı belirtiliyor. Eğitimciler bu sessizliği, “örtük bir onay” olarak yorumluyor.
Çocuklar Üzerinden Yürütülen Ayrımcılık
Protestoda kullanılan ifadeler, doğrudan başka bir okulun öğrencilerini damgalayan bir dili içeriyor. Uzmanlar, bu tür söylemlerin yalnızca yetişkinlerin tepkisi olmadığını; çocukların birbirine bakışını zehirleyen, akran zorbalığını kurumsallaştıran bir yaklaşım olduğunu vurguluyor. Eleştiriler, bu ortamın oluşmasına zemin hazırlayan okul iklimine yöneliyor.
Yetkililer: Karar Teknik Raporlara Dayanıyor
Millî Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, yıkım kararının teknik raporlarla alındığını ve taşınmanın öğrencilerin can güvenliği ile eğitim sürekliliği gözetilerek planlandığını belirtiyor. Okul yönetimlerinin bu süreçte karar verici değil, uygulayıcı konumda olduğu vurgulanıyor. Buna rağmen İlyasbey Ortaokulu’nun kamuoyunda “istenmeyen okul” olarak lanse edilmesi, etik dışı bir tutum olarak değerlendiriliyor.
Sosyal Statü ve Ayrıştırıcı Refleksler
Bazı eğitim çevreleri, sürecin “okul seçme”, “öğrenci ayıklama” ve “sosyal statü koruma” refleksiyle ele alındığını belirtiyor. Bu durumun kamu eğitim sistemine zarar verdiği, devlet okulları arasında rekabet yaratmanın çocuklar üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler doğurabileceği ifade ediliyor.
Uzmanlardan Uyarı: En Büyük Zarar Çocuklara
Eğitim sendikaları ve çocuk psikolojisi uzmanları, bir devlet okulunun başka bir devlet okulunu “istenmeyen misafir” gibi göstermesinin kamu eğitim anlayışıyla bağdaşmadığını vurguluyor. Tartışmaların yetişkinler arasında dahi sertleştiği bir ortamda, öğrencilerin damgalanmasının pedagojik açıdan telafisi zor sonuçlar doğurabileceği belirtiliyor.
Karar Yetkisi ve Sorumluluk
Yetkililer, taşınma kararının Millî Eğitim Müdürlüğü’nün yetki alanında olduğunu ve tüm tarafların bu karara uymakla yükümlü olduğunu hatırlatıyor. Eğitim gibi hassas bir alanda, sorumsuz dil ve yönlendirmelerden kaçınılması gerektiği vurgulanıyor.
Zihniyet Tartışması: Asıl Soru Ne?
Eğitimciler, yaşananların yalnızca bir taşınma süreci olmadığını, devlet okullarında hangi zihniyetin kabul edilebilir olduğuna dair daha derin bir tartışmayı gündeme getirdiğini ifade ediyor. Bu süreçte çocukların değil, ayrıştırıcı söylemlere göz yuman yönetim anlayışının sorgulanması gerektiği belirtiliyor.



